18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü

18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü

Türk bağımsızlık mücadelesinin, azminin ve kahramanlığının en büyük örneklerinden biri olan Çanakkale Savaşı, Türk milletinin yeniden varoluş ve diriliş destanıdır. Şanlı mazimiz; vatani değerleri ve mukaddesatı uğuruna her türlü zorluğa göğüs geren ve hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan ecdadımızın kahramanlık destanlarıyla doludur. İşte Çanakkale zaferi iman ve millet sevgisiyle coşan sinelerin vatan ve bağımsızlık aşkıyla şahlandığı, dünyada eşine az rastlanan kahramanlık destanlarından biridir.

Çanakkale; ismini Sevgili Peygamberimizden (S.A.V) alan ve onun övgüsüne mazhar olmuş kahraman Mehmetçiğimizin, azminden ve imanından aldığı güçle bütün dünyaya "Çanakkale Geçilmez!" diye haykırdığı, tertemiz alnından vurulup toprağa düştüğü, bir hilal uğruna serden geçtiği, bütün yokluk ve imkânsızlıklara rağmen yedi düvele karşı savaşarak zafere ulaştığı yerdir.

"Ölürsem şehit, kalırsam gazi" şuuruyla vatanın her karış toprağı için mücadele etmiş, namusunu payimal etmemiş ve ne pahasına olursa olsun canından aziz bildiği yurduna düşmanları uğratmamıştır. Nitekim Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale şehitlerine yazdığı şiirinde;

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı dünyâda eşi?

En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,

-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde -gösterdiği vahşetle "Bu: Bir Avrupalı!"

Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

 

Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,

Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;

Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...

Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,

Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle sefîl,

Kustu Mehmedçiğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.

Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...

Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,

Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

 

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam ;

Atılan her Iağamın yaktığı: Yüzlerce adam.

 

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller

Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,

Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre .

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat îman?

Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?

Çünkü te'sîs-i İlâhî o metîn istihkâm.

 

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer ;

Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;

"O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme" dedi.

Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.

 

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...

Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...

Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.

"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;

Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmıyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile âvîzeni lebrîz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.

 

Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,

Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...

Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;

Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

 

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,

Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

 

Bugün bizlere düşen, Çanakkale'de şahlanan o muazzam ruh ve şuurun idrakinde olarak hareket etmektir. Bizi biz yapan, bizleri başarıdan başarıya koşturan, bizi yeryüzünde milletlerin en azizi kılan değerlerimizin etrafında kenetlenmek, onları koruyarak yeni nesillere aktarmaktır. Şehit ve gazilerimizin emaneti olan aziz vatanımıza aynı bilinç ve idealle sahip çıkarak, çok çalışıp onu yeni ufuklara taşımaktır.

 

Bizler, Çanakkale'de yan yana, omuz omuza yatan kahraman şehitlerimizden aldığımız güç ve inançla ülkemize yönelik her türlü hasmane tutum ve saldırı girişimlerine karşı millet olarak tek yürek halinde vatanımıza sahip çıkmalı, birliğimizi ve kardeşliğimizi muhafaza etmeye dört elle sarılmalıyız.

 

Şunu iyi bilmeliyiz ki; birlik ve beraberlik şuurunu diri tuttuğumuz, değerlerimize sahip çıktığımız müddetçe üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zorluk, kazanamayacağımız hiçbir mücadele, elde edemeyeceğimiz hiçbir başarı yoktur.

 

Bu duygu ve düşüncelerle istiklalimizin dönüm noktası olan Çanakkale Zaferinin 106'ncı yıl dönümünde Çanakkale'de tarih yazarak bu vatanı bize armağan eden Çanakkale şehitlerimiz başta olmak üzere; tüm aziz şehitlerimizi sonsuz rahmet ve minnet, gazilerimizi şükranla anıyor, bize bıraktıkları bu eşsiz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.

ŞÜSEAL Ailesi

17.03.2021 831

Kaynak: trt avaz